Tevekkül

Tevekkül ehliyiz hergiz bizim âmâlimiz yokdur
Müheyyâdır bizim’çün devlet isti’câlimiz yokdur
Nef’î
 
Müheyyâ : Hazır, teşne, eğilimli, râzı
Hergiz : Daima, her durumda
Âmâl : Emeller
İsti’câl : Acelesi olmak
 
[Biz Allah’a tevekkül etmişiz. Hâlimize râzı oluruz. Emeller beslemeyiz. Devlet makamları bizi arzular ve bizim için hazırdır ammâ, biz tenezzül etmeyiz.]
 
TEVEKKÜL:
Allahü teâlâya teslim olma. Bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O’na güvenme; kalbin, her işte Allahü teâlâya îtimâd etmesi, güvenmesi.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
Kim ki, Allahü teâlâdan korkarsa, Allahü teâlâ ona (darlıktan genişliğe) bir çıkış yolu ihsân eder ve ona ummadığı yerden rızık verir. Her kim, Allahü teâlâya tevekkül ederse, Allahü teâlâ ona kâfidir. (Talâk sûresi: 2,3)
Eğer îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz. (Mâide sûresi: 23)
Allahü teâlâ, tevekkül edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi: 259)
Allahü teâlâya tam tevekkül etseydiniz, kuşların rızkını verdiği gibi, size de gönderirdi.
Kuşlar, sabah mîdeleri boş, aç gider. Akşam mîdeleri dolmuş, doymuş olarak döner. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Yâ Ebâ Hüreyre! Allah’tan başka hiçbir şeye ümid bağlama! Allah’a tevekkül eyle! Bir arzun varsa, Allahü teâlâ hazretlerinden iste! Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesi (işi, kânunu) şöyledir ki; her şeyi bir sebeb altında yaratır. Bir iş için sebebine yapışmak ve sonra Allahü
teâlânın yaratmasını beklemek lâzımdır. Tevekkül de bundan ibârettir. (Hadîs-i şerîf-Ey Oğul İlmihâli)
Sebeblere yapışmak, tevekküle mâni değildir. Bilâkis sebeblere yapışmak, sebebleri araya koymak, tevekkülün en yüksek derecesidir. (Ahmed Fârûkî)
Tevekkül, iş yapmayıp tembel olmak için değildir. Bir işe başlamak ve başlanan işi başarmak için tevekkül olunur. Güç bir işi başaramamak korkusunu gidermek için tevekkül olunur. (S. Abdülhakîm Arvâsî rahmetullahi aleyh)
Tevekkülün alâmeti üçtür:Kimseden bir şey istememek (dilenmemek), verileni reddetmemek, ele geçeni biriktirmemek. (Sehl bin Abdullah rahmetullahi aleyh)
Allahü teâlâya tevekkül ettim diyen kimsenin; cenâb-ı hakk’ın, kendisi hakkındaki muâmelesine, yâni takdîr ettiği şeylere, başına gelen sıkıntı ve musîbetlere de râzı olması lâzımdır. Aksi takdirde, yalan söylemiş olur. (Bişr-i Hafî rahmetullahi aleyh)
Tevekkül: Tevekkül, sebeblere yapışmayıp, tembel oturmak değildir. Çünkü böyle olmak Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur. Müslümanın meşrû bir sebebe yapışması lâzımdır. Sebebe yapışıp çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir. (Muhammed Bâkî-Billah rahmetullahi aleyh)
Rızık husûsunda Allahü teâlâya tevekkül eden kimsenin güzel huyları fazlalaşır; cömert olur ve ibâdetlerinde vesvese bulunmaz. (Şakîk-i Belhî rahmetullahi aleyh)
Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetme ki, gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevlâ görelim n’eyler,
N’eylerse güzel eyler
Sen Hakk’a tevekkül kıl,
Tefvîz et ve râhat bul,
Sabreyle ve râzı ol,
Mevlâ görelim n’eyler,
N’eylerse güzel eyler.
(İbrâhim Hakkı Erzurûmî rahmetullahi aleyh)

1 Yorum »

  1. haciata said

    Allah razı olsun

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum bırakın